Roman

Ramazan, on bir ayın sultanı, Şiir gibi akıp giden oruç günlerinin adı... İşte bu kitapta Mehmet, Hasan, Ayşe, Ömer, Betül, Furkan, Ahmet… Hepsi birer öykü yazdı, Ramazan’ı andı. Oruç, iftar, sahur, teravih, mahyalar, fuarlar ve daha nice hoş anı... Bu güzel öykülerde yer aldı. Oku ve bir öykü de sen yaz! Ne dersin, Senin de bir Ramazan anın var mı?

Geldim geldim! Koş deyince yerinde duramayan işte o koşu rekortmeni kız benim! Dünyadaki şeylerin peşinden koşmak sanki benim işim. Mesela kardeşimin yardıma mı ihtiyacı var? Koş Gizem! Ninemin ördeği mi kaybolmuş? Koş Gizem! Bakkala mı gidilecek? Koş Gizem! Haa bir de kıpır kıpır hayallerim var; beni peşlerinden koşturup dururlar! Aslında her şey tekerlekli bir evimin olmasını istememle başladı. Dünyadaki bütün evlerin yerine çakılmış olduğunu düşünürsek bu hiç de eğlenceli bir durum değil! Oysa herkes evine binip istediği yere gidebilseydi, kimsenin canı sıkılmazdı. Bunun için de ne lazım? Evlerin altına birer tekerlek! Ne demişler önce hayal et! Sonra hareket! Öyleyse hayallerime ortak olun… İşe koşmakla başlayabiliriz. Hepinize çabuk iyi günler! TÜR / TEMA: • Mizah, Eğlence, Macera, Tutku, Hobi, Doğa, Çevre Bilinci ETİKETLER: • Eğlence, Mizah, Macera, Tutku, Arkadaşlık, Cesaret, Sevgi, Doğaya Saygı

Geldim geldim! Oradan oraya koşmak benim işim dedim ya… Bu da yeni macera… Önce ortaokula başlarken kendime iyi bir okul seçeyim dedim. O da neee! Sistemin atamacı robotu beni çoktan bir yerlere atamış bile. Okul okuldur deyip el mecbur kabul ettim. Sonra neler oldu neler! Okul okul değil ilginç olaylar arenası! Pilav üstü döner ve Bizans'ın hazineleri bir kitapta nasıl buluşur! İnsan hayatta neden 0 'sıfır' olmak ister! Veee, Bir şeye tanık olmak için neden kendimi paraladım! Merak edeni beklerim öyküme ortak olmaya… Hepinize çabuk iyi günler!

Ormanda yaşayan küçük maymun HAM arkadaşlarından farklıydı. Kimseyle iletişim kurmuyor, hiçbir kurala uymuyordu. En çok da yediği muz kabuklarını pat pat yere atmasıyla ünlüydü. Bu kabuklara basıp basıp düşenler ondan bıkmıştı HAM attığı muz kabuklarına basarak düşen aslan kralı da kızdırınca ormandan kovuldu. Kendini başka başka yerlerde, derken uzaya fırlatılan bir roketin içinde buldu. Peki karnı acıkan HAM uzayda ne yiyecek? Dünya’ya geri dönebilecek mi? Onu nasıl bir macera bekliyor? Uzaya gönderilen ilk maymun HAM’ın hayatından esinlenerek yazılan bu öykü farklı olanı anlamada ve kazanmada sevgi ve dostluğun gücünü gösteriyor. Hiçbir şey sadece göründüğü gibi değildir. Anlaşılmaksa dünyanın en güzel şeyi.

Adımı söylemiyorum. Aranızda beni hâlâ tanımayanlar varsa darılırım. Üçüncü kitaba geldik yahu! Hemen konuya gireyim. Ah nasıl bir tatildiii bu böyleee! İlk kez, babamla ablam olmadan, annemle bir tatile çıktık. Kapadokya gezisinde bize Perihan yengem, kuzenim Tayfun, arkadaşım Ceyda ve annesi eşlik etti. Öyle şeyler oldu ki anlatılmaz yaşanır… Ah Tayfun, yaramaz kuzenim yine duramadı yerinde! Kuzenimi ararken başımıza gelmeyen kalmadı. Onun yüzünden önce balona atladık, sonra acayip bir maceraya… Meğer Kapadokya’nın en bilinmeyen yönleri bizim tarafımızdan keşfedilmeyi bekliyormuş. Şaka yapmıyorum, Toraman adındaki baloncu çocukla sinema filmindeymişiz gibi Nevşehir’in uçsuz bucaksız coğrafyasında kaybolduk. Tehlikeli anılar ve gizemlerle dolu bu unutulmaz serüveni seninle paylaşmak için sabırsızlanıyorum. Haydi, başlayalım!