Çocuk Edebiyatı

Yıl 3178… Dünya, bir başka gezegenden gelen istilacılar tarafından ele geçirilmiştir. İstilacılar insanlığa, insan vücutlarına taktıkları çipler ile hükmetmektedirler. Tüm insanlığı köleleştirmek, dünyayı sömürmek ve ona hâkim olmak isteyen istilacıları durdurabilecek; dünyayı eski hâline getirip insanları yeniden özgürleştirecek tek güç, bir avuç direnişçinin kararlı mücadelesidir.

Türk edebiyatının en ünlü polisiye kahramanı Cingöz Recai, soluk kesen maceralarıyla okuyucularını şaşırtmaya devam ediyor. Sıradanmış gibi görünen hikâyelerle ustalıklı maceralar çıkaran Peyami Safa, akıcı üslubu ve kuvvetli kurgusuyla polisiye türünün en sevilen örneklerini bu kitaplarla gözler önüne seriyor. Cingöz Recai, ülkenin en tanınmış kibar hırsızıdır. Başkomiser Mehmed Rıza'yı peşinden koşturan, dünyaca ünlü dedektif Sherlock Holmes'e kök söktüren, kurnaz, cesur, soğukkanlı, zarif, tahsilli ve görgülü özellikleriyle Türk edebiyatının en meşhur tiplemelerindendir. Cingöz Recai, helal para kazanmış kimselere dokunmayıp servetini haksız yollardan kazananların baş belası olur. O, haram yiyicilerden aldıklarını muhtaçlara dağıtan bir iyilik abidesidir. Cingöz Recai, kendi asayiş anlayışıyla Fransızların Arsen Lüpen'ine, İngilizlerin Sherlock Holmes'ine şapka çıkartır. Genç Damla olarak, 12 kitaptan oluşan Cingöz Recai serisinin 11'inci kitabı Zeyrek Cinayeti ile sizleri Cingöz Recai'nin nefes kesen maceralarıyla buluşturmaktan mutluluk duyarız.

Çılgın Dedemin Zaman Makinesi kitaplarından tanıdığımız Profesör Akif Yurttançıkmaz ve torunu Yavuz’un Zoya adlı gezegene yaptıkları heyecanlı yolculuğun günlüğü olan bu kitap, sırlarla örülmüş bambaşka bir dünyanın kapısını aralıyor. Çocukluk günlerini geride bırakan Yavuz, çılgın dedesini ve tüm galaksinin peşinden koştuğu zaman makinesi Ertuğrul’u, Mayata gezegeninden gelen ajanların elinden kurtarabilecek mi? Dünyalıların hayatı Zoyalılara mı, yoksa Mayatalılara mı bağlı? Genç yaşında kendini akıl almaz bir maceranın içinde bulan Yavuz, dünyanın geleceğini kime teslim edecek? Tüm bu sorularla vakit harcamak istemiyorsan, zaman makinesi Ertuğrul’un koordinatlarına dikkatli bak! Belki de içinde yaşadığımız dünya, sonsuz evrenin unutulmuş bir köşesinde Zoya olarak anılıyordur. Mavi gezegeni terk etmeye hazır mısın?

Türk edebiyatının en ünlü polisiye kahramanı Cingöz Recai, soluk kesen maceralarıyla okuyucularını şaşırtmaya devam ediyor. Sıradanmış gibi görünen hikâyelerle ustalıklı maceralar çıkaran Peyami Safa, akıcı üslubu ve kuvvetli kurgusuyla polisiye türünün en sevilen örneklerini bu kitaplarla gözler önüne seriyor. Cingöz Recai, ülkenin en tanınmış kibar hırsızıdır. Başkomiser Mehmed Rıza'yı peşinden koşturan, dünyaca ünlü dedektif Sherlock Holmes'e kök söktüren, kurnaz, cesur, soğukkanlı, zarif, tahsilli ve görgülü özellikleriyle Türk edebiyatının en meşhur tiplemelerindendir. Cingöz Recai, helal para kazanmış kimselere dokunmayıp servetini haksız yollardan kazananların baş belası olur. O, haram yiyicilerden aldıklarını muhtaçlara dağıtan bir iyilik abidesidir. Cingöz Recai, kendi asayiş anlayışıyla Fransızların Arsen Lüpen'ine, İngilizlerin Sherlock Holmes'ine şapka çıkartır. Damla Yayınevi olarak sizleri Cingöz Recai'nin nefes kesen maceralarıyla buluşturmaktan mutluluk duyarız.

Geri dönüşüm nedir? Neler geri dönüştürülebilir? Geri dönüşüm gerçekten gerekli midir? Hayatımıza etkileri ve katkıları nelerdir? Çevremize, doğaya, hatta insanlığa ne gibi yararları vardır? Tüm bunları ve bunun gibi daha pek çok şeyle geri dönüşümün bize kazandırdıklarını ya da kazandırabileceklerini hiç düşündünüz mü? Furkan ve arkadaşları düşündü. Bu kitapta henüz sizlerin yaşlarında iken, genç girişimci olma hayalleri kuran ve bunun için büyük atılımlar gerçekleştiren Furkan ve arkadaşlarının başarıya nasıl ulaştıklarını okuyacaksınız. Kahramanlarımız Furkan, Gökhan, Serdar, Kürşat, Kemal ve Kenan’ın okul sıralarında ortaya attıkları ve üzerinde tartıştıkları fikirlerinin hayallere, hayallerinin de gerçeğe dönüştüğüne ve bir Geri Dönüşüm Holdingi’nin neler başarabileceğine tanık olacaksınız. Her şeyin hayal etmekle başladığını göreceğiniz; girişimci kahramanlarımızın keşfetmekle, üretmekle, azim ve kararlılıkla devam edildiğinde nelerin ortaya çıkacağını gösterdikleri harika bir bilim kültür romanı sizleri bekliyor. Haydi, siz de Geri Dönüşüm Holdingi’ne katılın!

Dilimizin anlatım gücünü zenginleştiren, uzun anlatımlarımız özetleyen, fikirlerimizin süsü, sohbetlerimizin tuzu biberidir deyimler. Tarihin derinliklerinden günümüze kadar söylenegelen deyimlerimizin her birinin ayrı bir öyküsü vardır. inanıyoruz ki kültür öğelerimizi yaşatmak bakımından, konuşma dilinde deyimlerimizi konuşabilmek çok önemlidir. Bu Hikâyeleri Bilmesekte deyimlerimizi sıkı sıkı kullanırız. bu kitapta özenle seçilen deyimlerimizin birbirinden ilginç hikâyelerini bulacaksınız. Toplam 160 Sayfa 13,5 x 19,5 Ebadında

Ay'a Seyahat ''silah kulübü'nün denemesi ilk bakışta hiçbir işe yaramaz gibi görünüyordu. Oysa Ay'a mermi göndermek., etkileri hesaplanamayacak bir sonuç doğurmuştu. Yolcular, merminin içinde kapalı kalmış Ay'ın uydusu hâline gelmişlerdi. Ay'ın çevresinde dönüp duruyorlar ve böylece insanlık tarihinde ilk kez onu görebiliyorlardı. Yolcularımızın adlarını bundan böyle her bilimsel törende anılacaktır. ünkü bu cesur insanlar, insan bilgisinin çemberini genişletmek için uzaya atılmış, son zamanların en ilginç denemesi uğruna kendilerini fedaetmişlerdir.'' Amerikan İç Savaş sonrasında bir araya gelen silah kulübü üyeleri, Başkan Barbicane'nin Ay'a bir merminin fırlatılabileceği fikrinde hareketle çalışmalara başlarlar. bunu içinde dünyanın en büyük topu dökülür. son anda bazı gönüllüler mermiye binmeye karar verirler... içinde insanların olduğu bir mermi ile Ay'a nefes kesen bir yolculuğu anlatan bu eser yazıldığı dönemin bilim seviyesinin çok üzerinde bir hayal ortaya koyar.Jules Verne'in 19. yüzyılda yazdığı hafızaları zorlayan bu eseri, ona büyük bir ün kazandırmıştır.

Balonla Beş Hafta ''Otların arasında bir dalgalanma oluyordu. Az sonra dalgalanan otların üzerine doğru kıvrımlı bir nesne yükseldi. -Bu bir Yılan! diye bağırdı Joe. Kennedy, karabinasını hızla eline alarak: -Bir yılan! dedi. -Yılan değil, dostlarım, dedi Samuel Fergusson. Bu bir filin hortumu. -Bir fil mi Samuel? Kennedy aynı anda nişan almıştı. -Yapma dick, bekle biraz, dedi doktor. -Hayvan bizi peşinden sürüklüyor, efendim. -Ama doğru yöne sürüklüyor Joe! Fil onları hızla sürüklüyordu. bir süre sonra onu tamamen görebildikleri bir alana geldiler. Onları sürükleyen bu koca hayvan, erkek bir fildi. olağanüstü parlaklıkta iki uzun dişi vardı. Çapa bu dişlerin arasına şlklşmlştl.'' ... Yazıldığı dönemde Jules Verne'e büyük ün kazandıran Balonla Beş Hafta; Doktor Fergusson, arkadaşı Dick Kennedy ve yardımcıları Joe'nun ''Victoria'' adını verdikleri bir balon ile Afrika'nın dünyaca bilinmeyen sırlarına mecaralı yolculuklarını anlatıyor.

Esrarlı Ada ''Ancak 23 Ocak'ı 24'üne bağlayan gece volkanın tepesi büyük bir gürültüyle koptu. Ada sakinleri dışarı fırladı. Gökyüzü alevler içindeydi.Ağzı iyice genişlemiş volkan havayaöyle bir ışık saçıyor ki, bütün gökyüzü alev almış gibi görünüyordu. Binlerce alev kıvrımı yanardağın yamaçlarından aşağıya doğru akıyordu. -Ağı! Ağı! diye haykırıyor Ayrton. Gerçekten de lavlar ağıla doğru akıyordu. Hep birlikte ağılın yolunu tuttular. Tek düşündükleri şey, hayvanları serbes bırakmaktı. Sabah üçe doğru ağıla varmışlardı. hayvanların ulumaları korkunçtu. Ayrton kapıyı açınca korkmuş hayvanlar dört bir yana dağıldı. Bir saat sonra ağılı kaplayan köpüklü lavlar evi bir çıra gibi tutuşturdular. Ağıldan geriye hiçbir şey kalmamıştı.'' Esrarlı Ada,Jules Verne,inDenizler Altında 20.000 Fersah adlı romanın devamı niteliğindeolan bir romandır.Bu roman, Güney Pasifik'te bulunan ıssız bir adaya balonla kazara düşen bir grup Amerikalı maceraperestin başlarından geçen gizem dolu olayları anlatmaktadır. Hafızalarınızdan asla silinmeyecek bir Jules Verne klasiği.

Orinoko Nehri Her zaman olduğu gibi rüzgâr çıktığında yelkenler açılıyor, kesildiğinde kürekler suya daldırılıyordu. Gökyüzünde bulutlar kümelenmeye başlamıştı. Havada fırtına öncesi bir ağırlık hissediliyordu. Birkaç kez Orinoko’nun sağ kıyısında yaşayan Pairoa yerlilerinin kayıklarıyla karşılaştılar. Yerliler hiç çekinmeden yolcu kayıklarına yanaşıyor, kayıkları halatlarla kıyıdan çekmeyi öneriyorlardı. Karşılığında da biraz kumaş ve incik boncuk alıyorlardı. Böylece yolcular, yarım düzine yerli kayığı ile birlikte ırmağın sağ kıyısındaki Augustine köyüne yanaştı. Orinoko Nehri, kaybolan babası Albay Kermor’u bulmak için genç Jean Kermor’un, Çavuş Martial ile birlikte, Venezuela’dakiOrinoko Nehri’nde yaptıkları; korku, heyecan ve tehlikelerle dolu bir yolculuğu anlatmaktadır. Güney Amerika’nın bilinmezliklerle dolu dünyasına keşfedici bir pencere açar.