Çocuk Edebiyatı

Çomar'dan Masallar Değerler Eğitimi Masal okuyan çocuk; Bilgilenir, hayatı tanır, kendine güven duygusu geliştirir, başarma isteğine sahip olur, olumlu modellerle özdeşim kurar, problemler karşısında çözüm üretme yeteneğini ve hayal dünyasını geliştirir, sözcük dağarcığını zenginleştirir, öğrenmeye karşı merakı artar, kendini ifade etme yeteneği kazanır. ''Pamuk'tan Masallar'' adlı kitabımız çocuklara okumayı sevdirecek bir masal kitabı. Çocuklar; hem masal kahramanlarının gizemli dünyasından maceradan maceraya koşacak hem de masallar yoluyla dramatize edilen ahlaki değerleri öğrenecekler. ''Değerler Eğitimi''ni temel aldığımız kitabımızda, her masalda birden fazla değer işlendi. ''Değerler Eğitimi''nde sadece masalların anlatımıyla sınırlı kalınmadı. '' Okudum-Anladım'' çalışmaları ile değerler kalıcı hale getirildi. - Dayanışma - Misafirperverlik - Doğruluk - Temizlik - Duyarlı Olma - Paylaşımcı Olma - Vefalı Olma - Çalışkan Olma

Gökyüzünden umutları donmuş gözlerle bize bakan binlerce şehit ruhuna armağan edecek başka neyimiz vardı ki? Sevinçle geldiğimiz Tozlu Yol’dan geri dönerken istisnasız hepimizin yüreğinde bir sızı, gözünde bir damla yaş vardı. Bir taşın altından doğarak meyile uyup ince arkçıklar oluşturan gözeler, çoluğuna çocuğuna hasret giden Mehmetçiklerin hiç dinmeyen gözyaşları gibi geliyordu bize... Bir de akşam rüzgârıyla eğilip bükülen, kâh toprağı öpen kâh başını semaya dikip o ilahi ağıdı söyleyen gelincikler, içimizi acıtıyordu. Acaba Allahuekber yaylalarında gelinciklerin bu kadar kırmızı oluşlarının sebebi, koç yiğitlerin donduğu için toprağa akamayan kanları mıydı? Bu yüzden mi her bahar kanar, kış gelince buz tutardı? Bu naçiz çalışma, Ruslarla Almanların emperyalist planları ile İttihad ve Terakki’nin maceraperest yöneticilerinin hülyaları arasına sıkışan Mehmetçiklerin, taze delikanlıların, Hasan ve Ayşelerin donmuş umutlarının hüzünlü öyküsüdür. Allahuekber Dağı’nda yatan ve Sarıkamış önünde kahramanca savaşan Mehmetçiklerimizin aziz hatıraları, hâlâ kulaklarımızda yankılanmaktadır. Bizim yaptığımız, şehitlerimizin aziz hatıralarına karşı minnet borcu için ödenen küçük bir hizmetten başka bir şey değildir. Ruhları şad olsun!.. Shf. (Her Set) : 288 Sh. Ebat: 13,5 x 19,5 cm Kâğıt: Avrupa Kağıt

Bir depremle hayatları altüst olan iki minik yüreğin öyküsü... Onlar çaresiz, onlar annesiz, onlar sevgisiz... Aynur ile Seher iki kardeş. Deprem evlerini yıkıp tüm aileyi birbirinden ayırır. Herkes bir yere savrulur. İki kardeş farklı yuvalara yerleştirilirler. Gün gelir, kaderleri bir yuvada kesişir. Artık birbirlerine iyice kenetlenmişlerdir, ta ki ölüm onları ayırıncaya kadar. Ve bir yuva düşünün... Bu yuvada öyle yürekler var ki âdeta her biri bir yangın yeri... Ya onların bu yüreklerindeki yangını söndürmeye çalışan ve yüreği sevgiyle çarpan yuvanın fedakâr insanları... Elinizdeki eseri okurken, çocuk yuvalarında kalan pek çok minik yüreğin dünyasına girecek, onların feryadını duyacaksınız. Bir yudum sevgiye hasret bu minik yüreklerdeki yangını gelin hep birlikte söndürelim.

Melih, ailesi ile birlikte dağ evinde yaşayan bir çocuktur. Günlerini tek başına geçirip arkadaşlarını beklerken çevresinde korkunç bir şey fark eder: Bir hayalet! Melih ve arkadaşları, ailelerinden gizleyerek hayaletin peşine düşerler. Hayaleti bulmaya çalışırken başlarına beklenmedik pek çok olay gelir. Peki hayaleti yakalamayı başarabilmişler midir? Hayalet, kimin hayaletidir? Neden peşlerindedir? Dağdaki Hayalet, gizemli, ürpertici hikâyesiyle sizleri bekliyor...

Issız Sibirya steplerinde at çobanlığı yapan bir genç. Kaybedilen at sürüsü aranırken gizemli bir sisin içinde savruluş. Sis dağıldığında ortaya çıkan sırlarla dolu bir ada ve çok sevdiği atıyla bu adada baş başa kalan gencin geçmişiyle yüzleşme anı. Adada yaşayan iki farklı topluluğun varoluş mücadelesi, paylaşılamayan şifreler ve Karanlık Kanyon'da geçen maceralı bir kaçış hikâyesi... Anadolu'dan Sibirya'ya uzanan bir sürgün hikâyesinin, Çanakkale Savaşı'ndaki gizemli sisin yuttuğu Norfolk Alayı ile buluşmasını konu edinen bu fantastik macerayla bambaşka bir serüvenin içinde bulacaksınız kendinizi. TÜR/TEMA: • Fantastik Roman, Çanakkale-Sibirya Ekseninde, Sırlarla Dolu, Gizemli Macera, Tarih, Çanakkale Tarihi ETİKETLER: • Çanakkale Savaşları, Tarihine Fantastik Bir Yaklaşım, Osmanlı Sibirya, Norfolk Alayı, Farklı Kültürleri Tanıma, Sürgün Hikâyesi, Arkadaşlık, Gizem, Kültür, Savaş

9-10 yaşlarında küçük bir köylü kızı olan Gülbeyaz, ailesiyle köyün şartlarında geçim mücadelesi vermektedir. Babası köyün çobanı, annesi ise ev hanımı olan Gülbeyaz'ın kaderi, diğer köylü kızlarının kaderinden pek de farklı gözükmemektedir: Kızlar okutulmamaktadır. Yılın neredeyse altı ayı karla kaplı bu köyde, Gülbeyaz’ı bekleyen gelecek, annesinin yaşadığı hayatın bir benzeridir aslında. Fakat her şey köylerine gelen "lavanta kokulu" İsmet Öğretmen'in uzattığı bir elle değişmeye başlar. Gülbeyaz'ın gözleri ışıldar ve hayata bakışı değişir. O, yeni ufuklara doğru yelken açmaya hazırdır artık. Bu kitap; sadece toprağın değil zihinlerin de kar altında kaldığı bir coğrafyada, bir kız çocuğunun hayalleri uğruna yaşadıklarını, kimi zaman hüzün kimi zaman kaygı kimi zaman da sevinçle izleyeceğiniz bir dünyaya çağırıyor sizleri... TÜR/TEMA: • Duygusal Roman, Köy Yaşamı, Bir Öğretmenin Işığının Kimi Hayatları Kurtarma Öyküsü, Sevgi, Azim, Empati ETİKETLER: • Köy Yaşamı, Lavanta Kokulu Öğretmen, Köy Kızı, Eğitim, Aydınlatma, Hayata Doğru Bakış Açısı, Hayal, Hüzün, Kaygı, Sevgi, Saygı, Dayanışma, Azim

Annesinin vasiyeti üzerine, cenazesi doğup büyüdüğü; fakat yıllarca ayrı kaldığı kasabasına defnedilir. Elif, annesinin sonsuzluğa yolculuğunda onu yalnız bırakmaz. Elif, annesinin hatıraları ve mezarı dışında hiçbir bağı olmayan bu kasabada kendini yalnız hisseder. Tek avuntusu ise annesinden kendisine kalan, eski yazıların olduğu yarım madalyondur. Elif, madalyonun diğer yarısına ulaşmak için kasabadaki gençlerle bir çete kurar. Genç Hafiyeler Çetesi, madalyonun diğer eşini bulmak için işaretleri takip ederek adım adım bir maceranın içine sürüklenir. Madalyonun diğer yarısını bulduğunda annesinin ailesine ait büyük sır da ortaya çıkacaktır. Fakat madalyonun peşinde olan yalnızca Genç Hafiyeler Çetesi değildir. Bir dedektif titizliğiyle, madalyonun diğer yarısının peşinde olan Genç Hafiyeler Çetesi; sizleri korku, heyecan ve sürprizlerle dolu bir yolculuğa çıkaracak. TÜR/TEMA: • Polisiye Roman, Dedektiflik Macerası, Genç Hafiyeler Çetesi, Ekip Ruhu, Merak ve Araştırma, Macera ETİKETLER: • Kasaba Yaşamı, Analitik Düşünce, Merak ve Araştırma, Takım Ruhu, Arkadaşlık, Yardımlaşma, Dayanışma, Cesaret

Erdem, üniversiteyi yeni kazanmış bir genç. Memleketinden ayrılarak İstanbul’a, dedesiyle birlikte yaşamaya gelir. İstanbul, Erdem’in gözünde özgürlüğüne açılan bir kapı... Anne babasından uzakta, tek başına var olacağı bir hayat düşleyen Erdem, İstanbul ve üniversiteyle bu hayallerine kavuşur. Ah, bir de dedesinin eski kafalılığı olmasa... Dedesinin ve ailesinin bu hayalleri gerçekleştirmesine engel olacağını düşünen Erdem, kendi evine çıkar, yeni arkadaşlar edinir. Artık ondan mutlusu yoktur. Peki ya Erdem gerçekten özgür mü? Arkadaşları, Erdem’in gerçek arkadaşları mı? Dedesi, Erdem’in de düşündüğü gibi eski kafalı mı? Bu yeni, özgür hayat Erdem’in istediği gibi olacak mı? Erdem, yeni arkadaşlarının kurduğu tuzaktan kurtulabilecek mi? Ailesine olan bakış açısı değişecek mi? Özgürlüğün ne olduğunu anlayabilecek mi? Özgürlüğün Bedeli, üniversiteyi kazanan bir gencin ailesiyle özlediği hayatın arasında sıkışıp kalmasını ve sonuçta hiç kimsenin insana ailesi kadar yakın olamayacağı gerçeğini gözler önüne seriyor.

Türkiye Şehir Öyküleri İnsanoğlu, yerleşik hayata başlayınca yavaş yavaş köyler kurulmuş. Köyler büyüdükçe kasabalar, kasabalar büyüdükçe şehirler meydana gelmiş. Anadolu insanı, yerleştiği, ev bark sahibi olduğu yerlere gönlünce isimler koymuş. Kimi şehrin adı bir olaydan, kimi şehrin adı da bir güzelden yadigâr kalmış. Köy köy, kent kent dolaştık. Duyduklarımızı, dinlediklerimizi alladık pulladık. Kuşun kanadında meraklısına yolladık. Dilimizi lal eyledik, sözümüzü bal... Kâh bir hikâyede kendimizi bulduk kâh içinde eriyip yol olduk. Acı tatlı hatıraları, sevdalı türküleri, inleyen sazları dinledik. Dilden dile, kulaktan kulağa söylenen, söylendikçe güzelleşen efsaneleri derledik. Gönlümüzün sevgisiyle yoğurduk. Anadolu’nun imbiğinden süzdük. Unutulmasınlar, hatırlansınlar, bir tatlı tebessümle yâd edilsinler diye yazdık. Ata yurdu, ana kucağı memleketimizin öykülerini dinlemek isteyenler için şimdi yola çıkma zamanı...

Yeditepede Bir Gezgin Nermin, Almanya'da doğmuş üçüncü kuşak bir Türk kızı. Annesi, her ne kadar masal tadında hatıralarla yâd etse de ülkesini, kendisini Almanya'ya ait olduğunu düşünmektedir çünkü oranın kültürüyle yoğrulmuş, oranın mimarisiyle şekillenmiştir zihni. Bir gün iş arkadaşı Emma, her tatil dönüşü yaptığı gibi masasının üzerini yeni fotoğraflarla süslemiş, panoya da denizin ortasında yükselen beyaz bir kulenin fotoğrafını iliştirmişti. Bu kule, Kız Kulesi'dir. Nermin yabancısı olduğu bu manzaraya hayran hayran bakmaktadır. Arkadaşı Emma, Nermin'in memleketine bu kadar yabancı kalmasına şaşırmıştır. Emma, memleketinin ne kadar güzel bir yer olduğundan bahsederek onu memleketini görmesi için teşvik eder. Nermin memleketini tanımamanın verdiği bir mahcubiyetle İstanbul'u görmeye karar verir. Kuzeni Burak'la İstanbul'u adım adım gezmeye başlarlar. İstanbul'un doğal ve kültürel zenginliği onda derin izler bırakır. Almanya'ya dönüş vakti geldiğinde, İstanbul'dan ayrılmak ona çok zor gelir çünkü o artık memleketine âşık bir insandır.